28 Mart 2019 Perşembe

thumbnail

Hz. Mehdi (as) | Halife Ünvanını Alacak.! *Hadis*

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Sevgili kardeşlerim! sohbetimizin konusu, “O’na bey’at ediniz. Çünkü O Allah’ın halifesi Mehdî’dir”

Hadîs-i Şerifi.İnşaallah bu sohbetimizde Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin 14 asır önce, Mehdi (A.S)’a tabiiyet ve biat etmemizin gerekliliği hakkındaki Hadîs-i Şerif’lerini sunmak ve inşaallah sohbetime, birçok kaynaklardan toparladığımız Peygamberimiz Muhammed (S.A.V) Efendimizin Hadîs-i Şerifleri ile inşaallah başlamak istiyorum. Peygamber Efendimiz (S.A.V) Mehdi (A.S) için buyurur ki:4084) “…

„Siz o geleni görünce kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa (gidip) ONA BEY’AT EDİNİZ. ÇÜNKÜ O, ALLAH’IN HALİFESİ MEHDİ’DİR.

Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/348. hadîs no: 4084)

Bir gün Avf bin Malik’e Allah Resûlü der ki: “Çok karanlıklı ve şiddetli bir kısım fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip eder. O kadar ki bu Ehl-i Beytimden Mehdi denilen bir zât çıkıncaya kadar devam eder. SEN ONA ULAŞTIĞINDA TÂBÎ OL Kİ, HİDAYETTE OLANLARDAN OLASIN.” (Suyuti, el-Havî, 2:67, 68; el-Burhan, v. 87a.)

(Hz. İbn-i Mes’ud RA’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor: O (Mehdi (as) arza sahip olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı, doğruluk ve adaletle doldurur. Sizden veya sonra gelenlerden birisi ona yetişirse, kar üzerine sürünerek dahi olsa, gelsin ONA KATILSIN! MUHAKKAK Kİ ONLAR HİDAYET SANCAKLARIDIR.

(Cevad”Râmûz el-Ehàdîs, Hadîsler Deryası” Kıyâmet Alametleri, 1982) 135/3.İbn-i Cerir, Tehzib-il Asar’da şöyle tahric etti (ortaya koydu):

Muhammed ümmetinin en hayırlısı ve sizin zorlukları gideren veliniz olan kimseye katılın… O Mehdi’dir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57) 4084)

“…26- Taberanî, Avf bin Malik’ten Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu tahriç etmiştir: “Ey Avf, ümmet yetmiş üç fırkaya bölündüğünde durumunuz nasıl olacak? Onların biri cennetlik, geri kalanı ise cehennemliktir.” Sonra ahir zamanın fitnelerinden bazılarını zikretti. Sonra da şöyle buyurdu: “Sonra çok karanlık ve dehşetli bir fitne gelecek ve onu diğer fitneler izleyecek. Sonunda benim Ehl-i Beyt’imden Mehdi denilen biri çıkacak. EĞER ONU GÖRÜRSEN, ONA TÂBÎ OL Kİ, HİDAYETE ERENLERDEN OLASIN.” (el-Havî Li’l-Feteva, c.2, s.67; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.5, s.404.)

Tozlu, dumanlı karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takib edecek, ta ki Ehli Beyt’imden kendisine Mehdi denilen bir zat çıkıncaya kadar. ŞAYET ONA YETİŞİRSEN ONA TÂBÎ OL VE HİDAYETE ERENLERDEN OL. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)

İşte görüldüğü gibi sevgili kardeşlerim! Peygamber Efendimiz (S.A.V), bütün bu Hadîs-i Şerif’lerde, Mehdi (A.S)’a tabiiyet ve biatı emir buyurmaktadır. İnşaallah tabiiyet ve biat nedir konusuna geçmeden önce kısaca sevgili kardeşlerime, zamanınızda yalnış yorumlanan bir konuyu arz etmek istiyorum.Bazıları diyorlar ki: “Mehdi (A.S), kendisinin Hz. Mehdi olduğunu bilmeyecektir” diyorlar. Ve bu konuya başka bir görüşle yaklaşan bazıları da: “Mehdi (A.S) kendisini gizleyecektir” diyorlar.Oysaki bütün bu Hadîs-i Şerif’lere baktığımızda, Peygamber Efendimiz (S.A.V) burada açık olarak Mehdi (A.S)’ın gizlenmeyeceğini gösteriyor. Bu Hadîs-i Şerif’lere baktığımızda, Peygamber Efendimiz (S.A.V) burada: Siz o geleni görünce kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa (gidip) ONA BEY’AT EDİNİZ. ÇÜNKÜ O, ALLAH’IN HALİFESİ MEHDİ’DİR.” buyuruyor.Buradaki “Siz o geleni görünce” veya “eğer onu görürsen” ifadeleri, çok açık olarak Mehdi (A.S)’ın kimliğinin mutlaka tanınacağını gösteriyor. Ve gene müteşabih olan birçok Hadîs-i Şerifler de Mehdi (A.S)’ın semadan yani uydudan yansıyan televizyon ekranlarında mutlaka çağırılacağını ve tanıtılacağını bildiriyor:Çok yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen bir fitne çıkacak ve bu fitne semadan 3 kez ”EMİR MEHDİ’DİR, GERÇEK ODUR” şeklindeki nidaya kadar sürecektir. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 55, Kıyâmet alametleri 200)

Sevgili kardeşlerim! Gene görüldüğü gibi bu hadîsde de Mehdi (A.S)’ın kimliğinin kesin olarak bildirileceği ve devrin bir imamı olarak tanıtılacağını gösteriyor.Demek ki sevgili kardeşlerim! Fakat eğerki zamanımız alimlerinin görüşleri gibi Mehdi (A.S) kendisinin Hz. Mehdi olduğunu kesin olarak bildirmeseydi, o zaman Mehdi (A.S) kendisini bilmeyeceği veya kendisini bildirmeyeceği için, herbir gurup kendi başındaki önderlerinin veya mürşidlerinin yaptığı çalışmalara bakarak, hüsnü zan ile başlarındakinin Hz. Mehdi (A.S) olduğunu zannederdi ve her şey karmakarışık olurdu ve o zaman hiç kimse Mehdi (A.S)’ın gerçek kimliğini öğrenemezdi ve herkes zanla hareket ederdi. Fakat bu hadîsdeki; “emir Mehdi’dir, gerçek O’dur” ifadesine baktığımızda, demek ki Mehdi (A.S) zanla değil, gerçekten kesin olarak bilinecek ve tanıtılacaktır. Yüce Rabbimiz, Yunus Suresinin 36. âyetinde şöyle buyuruyor:

YÛNUS-36: Ve onların çoğu zandan başka bir şeye tâbî olmaz. Şüphesiz zan, haktan bir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını bilendir.Demek ki sevgili kardeşlerim! Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimiz, devrin halifesi olarak Mehdi (A.S)’a biat etmemizi, O’na katılmamızı, O’na tâbî olmamızı kesin olarak emrettiğine göre, demek ki Mehdi (A.S)’ın kim olduğu da kesin olarak bilinecektir ki; insanlar O’nun kesin olarak Mehdi (A.S) olduğunun bilinci altında O’na biat edecektir.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Bu duruma göre, bir önceki sohbetlerimizdeki Hadîs-i Şerif’de: “Allah onu bir gecede irşad ve ıslah eder” diye buyurulduğu gibi, Mehdi (A.S)’ı irşad ve ıslah ederek salâha, irşad makamına ulaştıran Allahû Tealâ, Mehdi (A.S)’a mutlaka kendisinin Hz. Mehdi olduğunu bildirecektir ve bildirmiştir. Ve Mehdi (A.S) da, Peygamber Efendimiz Muhammed (S.A.V)’in vekili bir devrin imamı, Allah’ın halifesi olarak kendisinin Allah’ın emirlerini tebliğ etmek üzere yetkili kılındığını söyleyerek, Allah’ın tebliğini açık olarak duyuracaktır ve duyurmaktadır.İnşaallah, “Mehdi (A.S)’ın irşad edilmesi ve hayatı” sohbetimizdeki Hadîs-i Şerif’de: “Yaşı 30 ile 40 arasında olduğu halde gönderilecektir… Mehdi benim evlatlarımdandır. 40 yaşlarındadır.” diye buyurulduğu gibi, 30 ile 40 yaşları arası, Mehdi (A.S)’ın mürşidi ile birlikte yol aldığı ve kendisini henüz bilmediği dönemlerdir.Fakat Mehdi (A.S) ne zaman ki 40 yaşına basmış ve Hadîs-i Şerif’de: “Mehdi benim evlatlarımdandır. 40 yaşlarındadır.”ve gene: “Allah onu bir gecede irşad ve ıslah eder” diye buyurulduğu gibi, Allahû Tealâ Mehdi (A.S)’ı bir anda salâha ulaştırarak irşad makamının sahibi olarak tayin etmiş ve Mehdi (A.S)’a kendisini bildirmiştir ve Mehdi (A.S) 40 yaşlarından sonra bir devrin imamı olarak Allah’tan emir aldığını söyleyerek, Allah’tan getirdiği hakikatleri tebliğ etmek üzere vazifeli kılınmıştır.

Mehdi (A.S), 1978-1980 senelerini gösteren 14. Asrın başında vazifeye başlamıştır ve Said-i Nursî Hazretlerinin 14. Asrın başında çıkacak diye müjdelediği ve üç büyük vazifenin sahibi olan Mehdi (A.S), vazifesine hâlâ devam etmektedir ve Allah Mehdi (A.S) ile nurunu tamamlayacaktır.

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Mehdi (A.S)’a tabiiyet ve biat ile ilgili Hadîs-i Şeriflerlerde de görüldüğü gibi, Mehdi (A.S) hidayet güneşidir ve bu devrin bir imamıdır.Öyleyse sevgili kardeşlerim, mademki Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hadîs-i Şerif’lerinde Mehdi (A.S)’a tabiiyet ve biat etmemiz gerektiğini bize emir buyuruyor, öyleyse inşaallah tabiiyet ve biat konusundaki âyetlere ve İslâm tarihinden aldığımız kaynaklara bakalım ve bu konuyu inceleyelim. Fetih Suresinin 10. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruluyor:

FETİH–10:MUHAKKAK Kİ ONLAR, SANA TÂBÎ OLDUKLARI ZAMAN ALLAH’A TÂBÎ OLURLAR, ONLARIN ELLERİNİN ÜZERİNDE (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) ALLAH’IN ELİ VARDIR. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).

Sevgili kardeşlerim! Rabbimizin Fetih Suresinin 10. âyetinde; “Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır.” diye buyurduğu gibi burada sahâbenin, tâbiiyet esnasında biat ederken, Kâinatın en Büyük Mürşidi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ in elini el el üstüne koyarak tuttuğu ve el öptükleri açıklık kazanıyor ve bu âyet-i kerimede mürşidin önündeki tâbiiyetin nasıl yapıldığı, açık olarak bildiriliyor.

İnşaallah sevgili kardeşlerim, aynı şekilde Fetih Suresinin 10. âyetiyle ilişkili olan İslâm tarihine baktığımızda, Ziyad İbn-i İlaka’dan rivayet edilen bir hadîsde Cerir bin Abdullah için şöyle buyurulur:Mugire b. Şu’be (r.a.) nin ölümünde Cerir b. Abdullah’ı halka şöyle hitap ederken işittim: “Size hiç bir ortağı olmayan tek Allah’a sığınmayı vakar ve itidali tavsiye ediyorum. BEN ŞU ELİMLE ALLAH’IN RESÛLÜ’NE (S.A.V) İSLÂM’A GİRMEK ÜZERE BİAT ETTİM. O da bana, bütün müslümanlara nasihatta bulunmamı şart koştu…

Sevgili kardeşlerim! Burada Cerir bin Abdullah Hazretleri, açık olarak Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e İslâm’a girmek üzere O’na biat ederek O’na tâbî olduğunu söylüyor.

Sevgili kardeşlerim! Devrin İmamına biat ve itaat, önünde tövbe ederek, Allah’ın ve Kur’ân’ın emirlerine itaat edeceğine dair Allah’a söz vererek, yemin etmektir. Yani sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî oldukları zaman, önünde hem tövbe etmiş ve hem de Allah’a ve Peygamberimiz (S.A.V)’e itaat edeceklerine, Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm üzerinde kalmak için yapılması gereken bütün emirleri yerine getireceklerine ve güçleri yettiğince Peygamberimizin şeriatını, hidayeti bütün dünyaya yayacaklarına dair biat etmişlerdi.Peygamberimiz (S.A.V)’in vefatından sonraki devrin imamları da aynı şekilde insanların hidayete ermeleri için vazifeli olmaları sebebiyle, her devirde bulunan devrin imamlarına tâbî olmak ve Allah’ın, Peygamberimiz’in ve Kur’ân’ın emirlerine uyacağına ve dînin gerekli emirlerini yerine getireceğine dair ona itaat etmek gerekmektedir.

Sevgili kardeşlerim! Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir Hadîs-i Şerif’de buyurur ki:“Size ruh verenler gelecek, onları arayıp bulun. Kim zamanın imamına tâbî olmazsa cahiliyet üzere ölür.”(Hadîs-i Şerif)Sevgili kardeşlerim! Bir başka hadîslerinde de Peygamberimiz Muhammed (S.A.V), Huzeyfetü’l-Yemanî’nin bir sorusu üzerine hayırdan sonra şer, şerden sonra sulh olacağını bildirmiş, “Bu sulhtan sonra ne olacak?” dediğinde de şöyle buyurmuşlardı: “Dalâlete davet edilecek. İşte sen o gün bir halife gördüğünde ağacın kökünü ısırarak da olsa ölünceye kadar ona koş.” buyurmuşlardır. (Ebu Avane, Müsned, 4:476.)

Ve gene Ebû Hazım (r.a.)’dan rivayet edilen hadîsde, Ebû Hazım Resûlullah’ın (S.A.V) buyurduğu bir hadîs için demiştir ki:44- (1842) Ebû Hureyre ile beş sene düşüp kalktım. Onu Hz. Peygamber (S.A.V)’ den şu hadîsi rivayet ederken dinledim. Şöyle buyurmuştur:“Beni İsrail’i Peygamberler idare ederdi. Bir peygamber vefat etti mi yerine (başka) bir peygamber geçerdi. Şu bir gerçektir ki benden sonra peygamber yoktur. AMA HALİFELER GELECEK HEM DE ÇOK OLACAKLAR.” Ashab: O halde bize ne emredersin? dediler.“BİRİNCİYE VE ONDAN SONRA GELENE (SIRA İLE) YAPTIĞINIZ BEY’ATI TUTUN!” Müslim, imare 44 H. No. 1842, 3/147 Buhari, Enbiya 5, Fethu’l, Bârî 6/495, , İbni Mâce, Ci-had 42k, H. No. 2871, 2/958, Ahmed 2/97

Sevgili kardeşlerim! Burada Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “hem de çok olacaklar” buyruğu, sadece 4 Raşid halife değil, O’ndan sonrada kıyâmete kadar her devirde mutlaka Allah’ın vazifeli kıldığı, insanları hidayete erdiren devrin imamlarının geleceğine işaret ediyor. Ve ayrıca “birinciye ve ondan sonra gelene (sıra ile) yaptığınız bey’atı tutunuz!” buyruğu ise, bir devrin imamı vefat ettiğinde arkasından Allah’ın vazifeli kıldığı diğer devrin imamına tâbî olunması, ONA BİAT EDİLMESİ gerektiğini açık olarak gösteriyor.

Sevgili kardeşlerim! Bildiğiniz gibi Hz. Ebu Bekir (R.A), Hz. Ömer (R.A), Hz. Osman (R.A) ve Hz. Ali (R.A) Efendimiz, dört büyük Raşid halifedir ve Secde Suresinin 24. âyetinde: ONLARDAN(insanlardan)İMAMLAR KILDIK, EMRİMİZLE İNSANLARI HİDAYETE ERDİRSİNLER (Allah’a insanların ruhlarını ulaştırsınlar) DİYE, sabırlarından dolayı ve âyetlerimize (Allah’ın âyetlerine) yakîn hasıl ettikleri için.” diye buyurulduğu gibi, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra her devirde vekâleten vazifeli olan Hazreti Ebu Bekir (R.A), Hz. Ömer (R.A.), Hz. Osman (R.A.), Hz. Ali (R.A.), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (R.A) ve onların da arkalarından silsile halinde İmam-ı Zeynel Abidin (R.A), İmam-ı Bakır (R.A), İmam-ı Caferi Sadık (R.A) ve daha sonraki devrelere onlar gibi devrin imamları Allah tarafından hidayete erdirmekle vazifeli kılınmıştır ve onlara tâbî olunmuştur ve görüldüğü gibi Allahû Teala hiçbir devreyi başıboş bırakmamıştır.

Ve sevgili Kardeşlerim! Mademki Allahû Tealâ hiçbir devreyi başıboş bırakmamıştır, elbette ahir zamanda Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Hadîs-i Şerif’inde: “O’na bey’at ediniz, çünkü O Allah’ın halifesi Mehdi’dir” diye buyurduğu gibi Allahû Tealâ, Mehdi (A.S)’ı da devrin bir imamı, halifesi olarak hidayete erdirmekle vazifeli kılmıştır.

Sevgili kardeşlerim! Mehdi (A.S)’ın diğer devrin imamlarından ayrıcalığı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in müjdelediği, ahir zamanda üç büyük vazifenin sahibi olan ve o büyük ünvanın sahibi Mehdi (A.S) olmasıdır. Ve nasıl ki diğer vekâleten vazifeli hidayete erdiren devrin imamlarına tâbî olunmuşsa, elbette devrin bir imamı olarak Mehdi (A.S)’a da tabiiyet ve biat üzerimize düşen ve bütün insanlığın üzerine düşen önemli bir görevdir.

İnşaallah kardeşlerime kısaca bu konuyla ilgili Hadîs-i Şerif’leri tekrar sunmak istiyorum:Tozlu, dumanlı karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takib edecek, ta ki Ehli Beyt’imden kendisine Mehdi denilen bir zat çıkıncaya kadar. ŞAYET ONA YETİŞİRSEN ONA TÂBÎ OL VE HİDAYETE ERENLERDEN OL. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)4084) “… „Siz o geleni görünce kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa (gidip) ONA BEY’AT EDİNİZ. ÇÜNKÜ O, ALLAH’IN HALİFESİ MEHDİ’DİR. Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/348. hadîs no: 4084)

Öyleyse sevgili kardeşlerim! Her devirde zamanın imamına tâbî olunduğu gibi, Peygamberimiz (S.A.V)’in müjdelediği ve bir Hadîs-i Şerif’inde: “Başlangıçta ben, ortasında Mehdi, sonunda İsa’nın içlerinde bulunacağı bir ümmet asla helâk olmayacaktır.” (Kıyâmet Alâmetleri-191) diye övdüğü ve ahir zamanda bütün dünyada hidayeti, sulh ve sükûnu, sevgiyi ve kardeşliği sağlayacak ve bütün dünyada dînleri birleştirecek, karanlıkları ortadan kaldıracak ve gerçek kardeşliği, gerçek sevgiyi getirecek olan, Allah’ın halifesi Hz. Mehdi (A.S)’a tâbî olmanın ve O’na biat etmenin gerekliliği gayet ma’kul ve üzerinde düşünülmeye bile mahal bırakmayacak kadar açıktır, öyle değil mi?

Sevgili kardeşlerim! El ele, gönül gönüleyiz. Biz kardeşler olarak, o sevgiyi yaşıyoruz. Yine el ele, gönül gönüle biz kardeşlerin mutlu olduğumuz gibi, bütün insanlığın da hem dünyalarının, hem ahiretlerinin mutlu olmasını istiyoruz,  Yüce Rabbimizden dileyerek inşaallah.

Subscribe by Email

Follow Updates Articles from This Blog via Email

No Comments